Türkiye deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak yüzlerce yıl boyunca depremlerde büyük can ve mal kayıplarıyla karşılaşmış ancak bu soruna köklü bir çözüm üretememiştir. 20. yüzyıl depremle mücadelede birçok ülkenin başarıya ulaştığı bir yüzyıl olurken bu dönem ülkemizde Marmara depreminin acı tablosuyla sonuçlanmıştır. Büyük oranda belediyelere bırakılmış bulunan yapı denetim görevinin gereği gibi yerine getirilmediği ortaya çıkmıştır. Bunun bir sonucu olarak 21. yüzyılın başında 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile dünyada bir başka örneği olmayan yeni bir yapı denetim modeline geçilmiştir. Bu modelde, yapı denetim hizmet sözleşmeleri sisteminin işleyişi bakımından kilit bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda yapı denetim hizmet bedeline hak kazanılmasına ve buna bağlı olarak bazı kamu alacaklarının doğmasına neden olmaktadır. Bahse konu kamu alacakları sistemin bir diğer önemli unsuru olan yapı denetim kuruluşları ve elde ettikleri yapı denetim hizmet bedeli üzerinden takip edilmektedir. Bu durum, yapı denetim kuruluşlarına önemli mali ödevler yüklemektedir. Çalışmada, yapı denetim kuruluşlarının bahse konu mali yükümlülükleri üzerinden yapı denetim sisteminin vergi hukuku boyutunun incelenmesi hedeflenmiştir. Böylece hem literatürde bugüne kadar idare hukuku boyutuyla ele alınmış bu önemli konu bu kez vergi hukuku boyutuyla ele alınmış hem de sistemdeki vergi hukukuna ilişkin sorunlar tespit edilerek bunlara çözüm önerileri getirilmiştir.
Tanıtım Metni