“Yazar Nilar Gök, Pala Mustafa adlı bu ilk romanında kıvrak kalemini, çileli balıkçıların sert dünyasında gezindiriyor. Okurun damağında denizin tuzunu hissettirirken ustaca kullandığı polisiye öğelerle heyecan dolu bir “erkek” hikâyesi kuruyor. Aşk, ayrılık, nefret, hasret, intikam, geçmişin hataları ve onarılamaz yaraları... Nilar Gök kendine has betimlemeleri, derin kavrama yeteneği ve karakterleri sahici kılan şeatli üslubuyla roman sanatının uçsuz bucaksız evrenine görkemli bir merhaba diyor.” Derya Erkenci Çaltılıbük, küçük, şirin bir balıkçı kasabasıydı. Burada balık mevsimi geldiğinde tekneler suya iner, ağlar örülür, kadınlar aylarca balık peşinde koşacak erkekleri için kazanlar kaynatırdı. Ancak bu yıl Çaltılıbük kasabası ve Ege’nin görkemli fakat hırçın suları, alışılmışın dışında bir sefere tanıklık edecekti. Aydın Reis, sert mizacı, çatık kaşları ve dilden dile dolaşan karanlık hikâyeleriyle bilinen yaşlı kaptan; yıllardır yerinden kıpırdatmadığı teknesi Pala Mustafa ile son bir sefere çıkmaya hazırlanıyordu ama bu defa sadece balık avlamayacaktı. Ve gencecik, toy Ramazan, diğer tayfalar gibi yalnızca ekmek parasının peşinde değildi. O, bambaşka bir gayeyle güverteye adım atmıştı. Şartlar çetindi, denizin şakası yoktu. Mavi derinliklerin en karanlık sırları, ağlara takılan balıklardan çok daha fazla şey barındırıyordu. Kader birliğinden suç ortaklığına uzanan bu zorlu yolculukta fırtına yaklaşıyor, pusular kuruluyor, teknenin güvertesinde ölüm kol geziyordu. Ege’ye nam salmış Pala Mustafa, Aydın Reis ve mürettebatı acaba Çaltılıbük’e sağ salim geri dönebilecek miydi?
Tanıtım Metni