eğilin, kulağınıza bi şey dicem: beni olmadı... kimseye demeyin, olur mu? utanırım... gözlerim de simsiyah halbuki, biliyorsunuz... işin doğrusu, ben sizde görene dek severek bakılmanın insanın yüzünü nasıl okşadığını hiç bilmezdim. çok da çirkin değildim halbuki. öyle miyim? siz söyleyin Allah aşkına... ellerim o kadar mı kir pas içinde; tutulmayacak kadar mı? olmadı işte... ben bunun eksikliğinin bile farkında değilmişim... düzeltiyorum, bi dakka: hiç eksik kalmayan eksiklik hissimin, bu olduğunun farkında değilmişim... sevilmek ne kadar güzelleştiren bi şeymiş, çok teşekkür ederim; ama keşke bunu yapmasaydınız; çok mutlu ediyor insanı... Yaşanan olayların, olan bitene ilişkin görüntülerin ya da bunların içimizde bıraktığı duyguların sadece bizim malumumuz olan, bir başkasına aktarılamayan, en yakınımızdakine bile tarif edilemeyen bir yanı vardır. İsmi konulamayan, dile dökülemeyen, resmi çizilemeyen ama sürekli hissedilen, zihnimizde yanıp sönen. Heykeltıraş Ozan Ünal, Diğer adı altında topladığı öykülerinde, doğası sözden ve gözden kaçmak üzerine kurulu, varlıklarıyla yoklukları birbirine karışmış o yaşantılarımızı ve hislerimizi cismani bir hale getiriyor. Zihnimizde ve içimizde silinerek çizilmiş olanları, yazarak resmediyor. sabahın körü; bir hatırlamaya an demek için geç, anı demek için erkendir. hiçbir güzel an, gün bitmeden anı olmayı hak etmez. gece di'li geçmiş zamanları taşıyan bir gemidir ve bu akşam limana varmadan batar umarım... Tanıtım Metni