“Solan yaprakların düşüşündeki zarafeti ve bilgeliği seyredin. Bir oluştan bir başka oluşa geçişin sadeliğini ve huzurunu görün... Beş dakika sonra o geçişi yapacak olsanız bile, hayatta olmanın lezzetini hâlâ çıkarabilen varlığınızı sevin. Böyle sevdiğinizde korkunun ve yoksunluk hissinin nasıl da kaybolduğunu fark edin. Sahip olmayın... Olun! İstemeyin... Sevin!” ’den hâli, daha iyi olana kavuşmamız için geride bırakmamız gerekenlere, çiçek açmak için yaprak döken dallara, bazen de coşkuyla akmadan önce sıkıp büzüşen volkanlara biraz yakından bakıyor ve bize ne kadar benzer olduğumuzu hatırlatıyor. Oluş hâllerimizi anlamamızı, onları sevmemizi, kendi hâlimizin başkalarına ışık olmasını istiyor. ‘’Hikâyemiz, yer ile gök arasında anbean biçim değiştiren bir hâlde kâğıda dökülür. Bazen kendimizden umudu keser, her şeyi baştan yazmak isteriz. Oysa hayat lekesiz sayfalara yazılan bir destan değil, bir keşif yolculuğudur.’’ Juno Yıldız Gözlemcisi bu yazılarda yine zamanın ruhunu kovalıyor ama mesajı insan deneyimlerine dair gözlemleri üzerinden aktarıyor. Hepimizin geçtiği insanlık hâllerinden, yaralarımızdan ve şifa bulmaktan, bağ kurmaktan, sevdadan, anlam arayışımızdan ve hayata şahitlik etmekten bahsediyor. Değindiği meselelerin derinliği, bakışının sadeliği ve dilinin kıvraklığıyla dengeleniyor.
Tanıtım Metni