“Yaprakların sarardığı, turşuların kurulduğu, kışlık buğday için tarlalara öküz koşulmaya başlandığı bir vakitte; çimenlerin üzerine düşen kırağıların parıldadığı erken bir saatte, Kalaycı Hilmi kaputuna bürünmüş bir halde, eşeğiyle kasabaya girdi.