1450’lerin ikinci yarısı, aylardan ağustostu. Marmara Adası’n- dan yola çıkan mavnanın, Fatih Sultan Mehmed’in şehrine, İstanbul’a taşıdığı yük, mermer levhalardı. Nice badireden son- ra tek bir mermer levha karaya ulaşabildi. Ama Kapalıçarşı’yı be- zemek için daha çok mermere ihtiyaç vardı. Taşların sırrına eren Nazar Usta’nın iksirle çoğalttığı mermerler Trakya’dan gelen ar- kadaşlarıyla birleşince Kapalıçarşı’yı donatmanın önünde bir engel kalmadı. Ustanın el emeğiyle çarşıdaki dükkânlar bereket- lendi ve çarşı, şehr-i İstanbul’un gözbebeği oldu. Fuat Sevimay mermerinden zanaatkârına, sultanından mima- rına, esnafından müşterisine Kapalıçarşı’nın ruhunu ve o ruhu oluşturan efsunu, eğlenceli bir dille anlatıyor. Gerçekle hayalin, ciddiyetle mizahın iç içe geçtiği Kapalıçarşı, okuru çarşının so- kaklarında, kuytu köşelerinde olduğu kadar yüzyıllar arasında da keyifle gezdirecek.