“...Uyandığımda, kabinin küçük tabutunun içi çok karanlık ve boğucuydu. Vantilatörü kapatmıştım, böylece yağ kokulu ve nemli hava şakaklarda boncuk, boncuk tere dönmüştü. Zihnim uyuşturulmuş gibiydi: hangi zaman ve hangi mekânda olduğumu anlamak biraz zaman aldı. Gece yarısı çoktan her halükarda geçmiş olmalıydı, çünkü ne müzik ne de gelişi güzel adım sesleri duydum: yalnız makinenin sesi, Leviathan'ın - İncil de adı geçen su canavarı - nefes alan kalbi, nefes nefese, geminin çıtırdayan gövdesini görünmeze doğru taşıyordu...”lt;img src="https://s3-eu-west-1.amazonaws.com/dia/kitadagitim/ckeditor_assets/pictures/53/content_1_original_original.jpg" alt="" height="15" width="15" gt;lt;font size="1" color="white"gt;lt;/fontgt;lt;/imggt;